Monday 28 May 2007

Sürünüyorum...

Kendinize iyi bakar mısınız? Sevgili Sesi'm bana "sen bir de kız olsan o zaman yandık der" hep, çok hoşuma gider böyle takılması... Haklı mı diye sorarsanız işte cevabı :
Geçen sabah uyandım, duşa girdim, önce saçımı şampuanladım, sonra da saç kremi ile (yıkayacak pek bişey yok ama!), yeni aldığım "body scrub" ile (valla Türkçe'sini bilmiyom) hafif keselendikten sonra çilek kokulu vücut şampuanı ile yıkandım... Duştan hemen sonra traş olmak için yumuşatıcı içeren traş köpüğünü kullandım, sonrasında Türk usulü kolonya ve bunu takiben kenevir özlü traş sonrası kremi (acayip başarılı tavsiye ederim!)... İyice kurulandıktan sonra ise önce nemlendirici vücut kremini, sonra da terlemeye karşı Deotak sürdüm, saçıma da nem oranını dengeleyen bir krem uyguladım. Dişlerimi fırçalayıp, parfümü de sürdükten sonra çıkmaya hazırdım arkadaşlar. Anlayacağınız sürünüyorum bu günlerde... :o))

Wednesday 16 May 2007

İyi ki doğdun...

İyi ki doğdun hatun! Mutlu bir yaş dilerim sana. Yanında olmasam da seni kucaklıyor ve öpüyorum. Aşkın gücü bu olsa gerek, uzakta olsan da sana sarılabildiğimi öpebildiğimi hayal edebilmek. "Çünkü" diye başlasam neler neler anlatırım ama hep o aynı cümle ile biter; seni çok seviyorum. Bazen shop&miles'tan yavaş da olsam bir mesaj göndermek için...

Thursday 3 May 2007

Düşlemek...

...zaman daha hızlı geçiyordu; güneş her doğduğunda daha da hızlı...zamanın ne kadar hızlı geçtiğini farketmek ve durup bir baktığında kendini bir kum saatinin alt kısmında, kumlar üzerine akarken görmek...şehrin, mona lisa'nın büyülü yüz ifadesi gibi görünen, hem baştan çıkarıcı hem de çaresizlik ve hüzünle örülmüş sokaklarında, diğer tarafa çevrilmeyi bekleyen bir kum saatinde olmak ve farkedememek her sokakta, sokakların her köşesinde yüzlerce kum saati olduğunu…farkedilmezsem hep öyle kalacağım diye düşünüyordum; sadece bana ait sandığım gecelerde, gökyüzünde bir yıldıza aşık olarak...gözlerimi her kaldırdığımda, kumların büyülü ışıltılarla akışını, akıp kolayca süzüldükleri ince geçidi görüyor, oradan geçebilmeyi hayal ediyordum...zaman geçiyordu, güneşin her doğuşunda, kumların beni daha da derin bir çukura gömdüğünü görüyordum...gözlerimi kapadım; ve düşlemeye başladım…önce bedenim geçti o incecik yerden, daha sonra da aklım; bir tek kalbim kalmıştı geride…çektim aldım onu da diğer tarafa...gözlerimi açtım yavaşça, tadına varmak istiyordum her anın...geçip giden zamanın tadıydı aldığım...güneş daha bir sıcaktı, hem batmıyordu ben istemeden…mona lisa gülüyordu, benimle birlikte…yenilenmiş bir ruhun şarkısını söylüyordu kızılderililer, ta öte yanında bu toprakların, ama hep aynı geceye bakıyorlardı benimle birlikte…aşağıda durgun gözüküyordu kum denizi…zamanının büyülü anahtarını saklıyordu derinlerinde…benim ise anahtara ihtiyacım yoktu...farkedilmemek korkusuydu beni buraya getiren…anlaşılamamak, öte topraklarda şarkı olup söylenememek, güneşe hükmedememek korkusu...gözlerimi kapadım...bir el uzanıp kum saatini çevirene kadar düşledim...